Sektör Maden, sa.72, ss.26-32, 2019 (Hakemsiz Dergi)
ÖZET
Değerli ve Yarı Değerli Taşlar,
güzellikleri, renkleri ve parıltılı albenisiyle farklı kültürlerde farklı
anlamlar yüklenerek, insanoğlunun hayatında her zaman yer almıştır. İnsanoğlunun
yaşama dair ihtiyaç duyduğu her şeyi doğadan arama-bulma aşamasında jeolojik
çevrelerini kullanmaları, ilk çağlardan günümüze kadar süregelen bir olgudur. Değerli
ve Yarı Değerli Taşlar, daha genel bir tanımlamayla “Süstaşları”, insanoğlunun var olduğu her dönemde kullanılmasına rağmen, bilimsel anlamda gelişimi ancak
1900’lü yıllardan sonra başlamış,
teknolojinin gelişimine paralel olarak da son yıllarda hız
kazanmıştır. Süstaşları, çok sınırlı bir
yatırım maliyeti ile önemli ekonomik getiri sağlayabilecek bir madencilik alanı
olup, jeolojik çalışmalar temel alınarak, mineralojik ve gemolojik
incelemelerin yapılmasını da gerekli kılan bir bilim dalıdır.
Jeoloji biliminin özellikle de
mineralojinin bir alt dalı olarak değerlendirebileceğimiz Gemoloji (süstaşı bilimi),
temel olarak jeolojik araştırmalarla başlamaktadır. Süstaşlarının, nerede, nasıl oluştuğu,
potansiyeli, kalitesi, bunları aramaya-bulmaya yönelik çalışmalar jeoloji ile
başlayacaktır. Ekonomik bir getirisi olan bu doğal malzemelerin, Jeoloji
Mühendisleri tarafından saptanıp, özelliklerinin ortaya konulması, bunun
üzerine yapılacak gemolojik çalışmaları daha güçlü kılmaktadır. Türkiye’de
süstaşı niteliğindeki doğal malzemeler, çoğunluğu, ametist, kalsedon,
krizopras, opal gibi sislis grubu taşlar
ile, oltutaşı, lületaşı,.. vb. gibi oluşumlar yarı değerli taşlar olarak değerlendirilirken; az miktarda bulunan diaspor, akuamarin,
korund (yakut) gibi bazıları ise,
Değerli taşlar grubunda değerlendirilmektedir.
Türkiye’nin
coğrafik konumu düşünüldüğünde, Değerli ve Yarı Değerli Taşlar konusunda
dünyada en zengin konuma sahip olan Afrika kıtasının kuzeyinde yakın bir coğrafyada
yer alması, Avrupa ile Asya kıtaları arasında jeolojik olarak aktif bir
tektonik yapıya ve kayaç türü çeşitliliğine sahip olması nedeniyle özel bir
konumda olması, süstaşı potansiyelinin
de fazla olabileceğini göstermektedir. Ancak, ülkemizde bu konu üzerinde günümüze
kadar yeterince durulmadığı ve potansiyelinin tam olarak ortaya konmadığı
açıktır. Son yıllarda tüketicilerin ilgisinin giderek artması, moda ve hayat
standartını belirleyici olması bakımından süstaşları konusunun, bilimsel
platformda da daha etkili bir şekilde araştırılmasını zorunlu kılmaktadır.